Bilimar

Hakkımızda

Bilimsel Araştırmalar ve Stratejik Analizler Merkezi (Bilimar), Türkiye’nin karşılaştığı; siyasi, sosyal, ekonomik Devamı...

HİZMETLERİMİZ

Günlük siyasi ve sosyal gelişmelerin yanı sıra orta ve uzun vadeli yaklaşım gerektiren konularla ilgili kapsamlı Devamı...

VİZYON

Türk bilim hayatına özellikle sosyal bilimler alanında katkıda bulunmak, Türkiye'nin bilimsel çalışmalarda Devamı...

HEDEFLER

1 Haziran 2012 yılında kurulan merkezin ağırlıklı olarak hedefi; uygulanan ya da uygulanması gereken Devamı...

CUMHURBAŞKANI'NIN GÖREV SÜRESİ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, makamında 5. yılını doldurmasına kısa bir süre kalmasıyla görev süresinin 5 mi yoksa 7 yıl mı olduğu tartışmaları tekrar başladı.

Bilindiği gibi; 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolmasına istinaden başlayan seçim süreci Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararıyla kesintiye uğramış ve  Abdullah Gül’ün de aday olduğu turlar iptal edilmişti. Bunun üzerine meclis 22 Temmuz’da erken genel seçim yapılması kararını almanın yanı sıra cumhurbaşkanının halk tarafından 5 yıllığına seçilmesini öngören anayasa değişikliğini kabul etmişti.  Aynı değişiklikle cumhurbaşkanının iki dönem üst üste görev yapabileceği de hükme bağlanmıştı. Değişikliğin dönemin cumhurbaşkanı Sezer tarafından halkoyuna sunulması ve referandum tarihinin 20 Ekim olarak belirlenmesi nedeniyle milletvekili genel seçimlerinin akabinde cumhurbaşkanlığı seçimleri tekrar yenilenmek durumunda kalmış ve Abdullah Gül 2007 yılının ağustos ayında TBMM tarafından cumhurbaşkanı seçilmişti. 20 Ekim’de yapılan referandum ile de halk anayasa değişikliğini onaylamıştı.

Halk tarafından kabul edilen bu değişiklikler sadece cumhurbaşkanı seçimini tekrar düzenlemiyordu. Milletvekili seçimlerinin 4 yılda bir yapılması ve seçilme yaşının 25’e indirilmesi de aynı değişiklik paketinin içinde yer alıyordu. 22.10.2009’da Milletvekilliği Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklikle milletvekili genel seçimlerinin 4 yılda bir yapılması kabul edildi ve onun neticesinde de genel seçimler 12 Haziran 2011 yılında gerçekleştirildi.

Bununla birlikte cumhurbaşkanı seçimine ilişkin kanun henüz çıkarılmadı ve bundan dolayı da cumhurbaşkanının süresi ile ilgili tartışmalar artarak devam etti. Son açıklamalardan iktidar partisinin bu sürenin 7 yıl olduğu kanaatini taşıdığı, muhalefet sözcülerinin ise 5 yılda ısrarlı oldukları anlaşılıyor. Anayasa hukukunu ilgilendiren bir konu olmakla birlikte konunun uzmanları da tam bir mutabakat sağlayamamakta hatta kararı meclisin mi yoksa YSK’nın mı vereceği hususunda bile farklı fikirler  olduğu gözlemlenmektedir.

Kabul etmek gerekir ki aslında çok kolay karar verilebilecek bir konu değil. Eğer anayasa değişikliği sırasında geçici bir madde konsaydı çözüm daha basit bir şekilde karşımıza çıkabilirdi ama ne yazık ki artık top meclisin bir yasa şeklinde alacağı kararda.

Meclisin alacağı kararı beklemeyi bir kenara bırakalım; konunun özellikle hukuki açıdan değerlendirmesini yapmaya çalışalım.

Abdullah Gül eski anayasa maddesine göre 7 yıllığına seçilmişti. Cumhurbaşkanlığı seçim süresinin 5 yıl olarak değiştirilmesi  bu olguyu ortadan kaldırmaz zira anayasanın, cumhurbaşkanının sorumluluk ve sorumsuzluk hallerini düzenleyen 105. Maddesi cumhurbaşkanının tasarruflarından hukuken sorumlu tutulamayacağını ancak vatana ihanetle suçlanabileceğini ve bunun da meclis üye tam sayısının en az  ¾’ünün vereceği bir kararla mümkün olabileceğini hükme bağlamakta, 106. Maddesinde ise göre cumhurbaşkanlığı makamının boşalma gerekçeleri olarak ölüm, çekilme ya da başka bir sebebe atıfta bulunulmaktadır. Anayasanın içinde başka bir sebep içeren bir lafz olmadığı için de; ölüm, istifa ya da meclis tarafından vatana ihanetle suçlanma dışında cumhurbaşkanlığı makamının boşalması söz konusu olamamaktadır. Dolayısıyla cumhurbaşkanının siyaseten ve hukuken sorumsuz olduğunu teyit eden bir anayasa olduğu müddetçe başka düzenlemelerle görevden ayrılmaya zorlanması mümkün değildir. Aksi halde meclis kararıyla görevden ayrılmaya zorlanmış bir cumhurbaşkanı figürü ortaya çıkacaktır ki bu sorumsuzluk ilkesinin tamamen ihlali anlamına gelir. Nitekim benzer bir süreç Chirac’ın cumhurbaşkanlığı döneminde Fransa’da da yaşanmış ve yapılan anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanlığının görev süresi 5 yıla indirilmesine rağmen Chirac 7. yılının sonuna kadar görev yapmıştı.

Tabii bu noktada, meclis genel seçimlerinin 4 yılda bir yapılacağını öngören değişikliğin nasıl uygulamaya sokulduğu sorusu akla gelebilir. Ancak unutmayalım ki milletvekillerinin yani meclisin seçimleri ile ilgili tasarruf anayasamıza göre yine meclise aittir. Anayasanın 77. Maddesinin 2. fıkrası meclisin ilgili süre dolmadan da seçimlerin yenilenmesi kararını verebileceği hükmünü amirdir. Dolayısıyla meclisin kendi seçim süresi ile ilgili bir tasarrufta bulunması tamamen anayasaya uygundur ama cumhurbaşkanı için böyle bir hareket tarzının benimsenmesi anayasanın ne ruhu ile ne de lafzıyla bağdaşır.

Bu karmaşık hukuki ve siyasi durumun çözümü meselesine gelince; öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esasların kanunla düzenleneceğini hükme bağlayan anayasanın 102. Maddesinin son fıkrasını dikkate almak gerekecektir. Kamuoyunda zaman zaman bahsedildiği gibi konunun YSK’ya havale edilmesi anayasal ve yasal süreçlerin insicamı ile bağdaşmaz, zira bu kurum seçimlerin denetimi ile görevlidir milli iradenin kararları konusunda yorum yaparak karar vermek ile değil. Bu madde uyarınca çıkarılacak kanunda mevcut cumhurbaşkanının konumuna geçici madde şeklinde yer verilmesi belirsizliğin ortadan kaldırılması açısından gereklidir ve bu gerekliliğin görev süresinin 7 yıl olduğunun teyidi şeklinde yerine getirilmesi en uygun çözüm olacaktır. Buna ilaveten; çıkarılacak yasal düzenlemede; bu tartışmanın diğer bir yönü olan, yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine mevcut cumhurbaşkanının katılıp katılamayacağı sorusunun da cevaplanması gerekmektedir. Zira anayasanın değişiklikten önceki hükmü cumhurbaşkanının ikinci defa seçilmesine imkan vermiyordu. Bizim düşüncemiz iki seçenekten herhangi birinin çıkarılacak kanun metninde dikkate alınabileceği yönündedir. Meclisin herhangi bir seçenek doğrultusunda yapacağı tercihte anayasal açıdan bir sorun yoktur, çünkü o noktadan sonra cumhurbaşkanının bir kez seçilebileceğini düzenleyen eski maddenin işleyişi çerçevesinde bir hüküm verme zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Siyaseten şık olan ise mevcut cumhurbaşkanına yeniden seçilme hakkının verilmesidir.

Konuyu ağırlıklı olarak hukuki açıdan ele aldık ama bir önceki paragrafın son cümlesinden de anlayabileceğiniz gibi olayın bir de siyasi boyutu var. Görev süresiyle ilgili olarak muhalefet ve iktidar arasındaki görüş ayrılığının esas noktası yine aynı cümlede atıfta bulunduğumuz gibi yapılacak ilk seçime Abdullah Gül’ün katılıp katılamayacağı ile ilgilidir. Bilindiği gibi AKP’nin tüzüğü gereği parti üyeleri 3 dönemden fazla milletvekilliği yapamıyor ve bu esasa genel başkan da dahil. Dolayısıyla meclisin bu dönemi; Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan’ın da milletvekili olarak da son dönemi. Bu süre dolunca Erdoğan’ın siyaset sahnesinden çekilmemesi için geçerli tek neden cumhurbaşkanlığı makamına seçilmek oluyor. İktidar partisi sözcülerinin Gül’ün görev süresinin 7 yıl olması konusundaki ısrarı buradan kaynaklanıyor. Eğer eski anayasa hükmüne göre 7. yıl sonunda seçim yapılırsa yine aynı hükümlere göre Gül’ün bir daha aday olma hakkının ortadan kalkacağını ve böylelikle Erdoğan ve Gül arasında olası bir rekabetin vuku bulmasının engelleneceğini düşünüyorlar. Bu noktada Erdoğan ile Gül arasında rekabet olmaz varsayımını ileri sürenler olabilir ancak 22 Temmuz seçimlerinin ertesinde Erdoğan cumhurbaşkanlığı için farklı yollar arama teşebbüsündeyken Gül’ün “benim adaylığım devam ediyor” çıkışını yaptığını ve dolayısıyla Erdoğan’ı da kendi adaylığı üzerinde mutabık olmaya zorladığını hatırlatmakta fayda var.

Konuya muhalefet cephesi de aynı mantık çerçevesinde bakıyor. Onlar da görev süresinin 5 yıl olduğunu ileri sürerken yeni anayasa hükmünün geçerli olması gerektiğine dayanmakta yani kapalı kapılar ardında Gül’ün tekrar aday olma  hakkının kaybolmamasını arzulamaktadırlar. Böylelikle Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yolunun kesilmesi hesaplanmaktadır.

Sonuç olarak; cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili belirsizliğin çözümlenmesinde yegane çözüm, çıkarılacak kanun ile Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 yıl olduğunun ve müteakip seçimin ağustos 2014 ‘de yapılacağının hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde ifade edilmesidir. Yapılacak bu seçime katılma hakkının verilmesi de hem yeni değişikliğin getirdiği tekrar seçilebilme imkanı ile paralellik arz edecek hem de olası başka tartışmaların engellenmesine katkıda bulunacaktır ama bunu belirleyecek olan da parlamento çoğunluğunun yani AKP grubunun alacağı pozisyondur. Ancak yukarıda, yaklaşımlarına yer verdiğimiz iktidar partisi sözcüleri bize bu değişikliğin sadece görev süresinin 7 yıl olduğunun teyidi ile sınırlı olacağını düşündürmektedir. Abdullah Gül’den sonra o makama düşündükleri kişi R.T. Erdoğan’dır zira.

GİRAY ERGİN

22 Aralık 2011

Yorum göndermek için lütfen giriş yapın.