Bilimar

Hakkımızda

Bilimsel Araştırmalar ve Stratejik Analizler Merkezi (Bilimar), Türkiye’nin karşılaştığı; siyasi, sosyal, ekonomik Devamı...

HİZMETLERİMİZ

Günlük siyasi ve sosyal gelişmelerin yanı sıra orta ve uzun vadeli yaklaşım gerektiren konularla ilgili kapsamlı Devamı...

VİZYON

Türk bilim hayatına özellikle sosyal bilimler alanında katkıda bulunmak, Türkiye'nin bilimsel çalışmalarda Devamı...

HEDEFLER

1 Haziran 2012 yılında kurulan merkezin ağırlıklı olarak hedefi; uygulanan ya da uygulanması gereken Devamı...

İmzacı Akademisyenlerin Profilleri

Bir süre önce 1128 akademisyenin yayınladığı bildiri dikkatleri üzerine çekmişti.  Daha sonra imzalayanlarla birlikte sayısı 2000’i geçen bu akademisyenlerin, Türkiye’deki  50.000’in üzerinde akademisyen içinde bir azınlık olmalarına rağmen, durumu oldukça kaygı verici buluyoruz. Taraflılığı ne yazık ki görmezden gelinemeyecek kadar ortada olan, barışçı  da olmadığını yaptığımız bir diğer çalışmada dile getirdiğimiz bu bildirinin altına imza atanlar acaba kimler? Bugün Türkiye’nin gündemi çok değişmiş olsa da, önümüzdeki günlerde daha da aktif olacağını düşündüğümüz Türkiye’deki muhalefet bloğunu tanımak  açısından bu sorunun önemli olduğunu düşündük, ve akademisyenlerin kendi sitelerinde yayınladıkları bilgilerden yola çıkarak küçük çaplı bir araştırma yaptık.

 

 

 

İmza atanlar listesine daha ilk bakışta, sosyoloji kelimesinin çokluğu dikkat çekiyor. Gerçekten de siyaset, felsefe gibi diğerleriyle birleştirildiğinde, imza atanların ezici ağırlığının (%61) sosyal bilimler alanında faaliyet gösterdiği anlaşılıyor. İktisat, işletme gibi sosyal yönü güçlü olan, fakat uygulama yönü nispeten zayıf diğer bilimler de hesaba katıldığında, bu oran %75’i geçiyor.

Uygulama yönü çok güçlü olan tıp ve mühendisliğin oranı ise toplamda %20’ye yaklaşıyor. Ancak bu branşlardaki nitelikli akademisyenlerin varlığı  dikkat çekici.

Metnin aslında hukuki bir metin olduğunu, uluslararası hukuk düşünülerek kaleme alındığını söylemiştik ama meseleye taraflı yaklaşması ve gerçekleri olduğu gibi yansıtmaması imza atanlar arasında hukukçuların neden az olduğunu (%3) açıklıyor. Ancak az sayıdaki bu hukukçunun bile böyle bir yargısız infaz metninin altına imza atmaları, Türkiye’deki  akademik  ortam açısından oldukça düşündürücü. Kaldı ki, sosyal bilimler alanında çalışan, ve önemli bir bölümü yurtdışında eğitim görmüş, sosyal bilimlerde uzmanlaşmış geri kalan akademisyenlerin  de hukuk konusunda temel bilgiye sahip olmaları gerekirdi.  (aksi takdirde kötü niyetli olmaları gerekir ki bunu düşünmek istemiyoruz) Ancak bunun böyle olmaması, halkımızın akademiye neden hala kuşkuyla baktığı sorusunun bir cevabı gibi olmuş.

Öyle görünüyor ki, 1300’lü yıllarda başlayan Hacivat Karagöz çelişkisi, geçtiğimiz yedi yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da, gücünden bir şey kaybetmeden yaşamaya devam edecek.

Yorum göndermek için lütfen giriş yapın.