BİLİMAR’ın düzenlediği seminerlerin bu haftaki konuğu Gazeteci Can Ataklı oldu. 10 Aralık 2013 tarihinde Mia Pera Otel’de gerçekleştirilen seminerde güncel siyasi meseleler ve yaklaşan seçimler değerlendirilmiş, Türkiye’nin siyasi tarihi Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış sürecinden başlatılarak;
- Cumhuriyetin kuruluşu,
- Türk kimliğinin inşası,
- Tek parti dönemi,
- İkinci Dünya Savaşı,
- Çok partili hayata geçiş,
- 1961 anayasası,
- Sağ- sol çatışması,
- Soğuk savaş
- Türk- İslam Sentezinin yükselişi,
- Askeri müdahaleler
- 24 Ocak kararları
- Kürt meselesi ve PKK terörünün çıkışı,
- 11 Eylül saldırıları
- Ilımlı İslam
- AKP’nin yükselişi ve iktidarı,
- Gezi olayları
- Yaklaşan yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı meselesi
Konu başlıkları çerçevesinde konuğumuz tarafından ele alınmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde başlayan batılılaşma ve modernleşme hareketlerinin, devletin ömrünü tamamlamasıyla, yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarafından devam ettirildiğini ve sürecin laik ve ulus devlet inşası şeklinde neticelendiğine değinen Ataklı, bu gelişmelerin nihayetinde ulus anlayışına dayalı bir Türk kimliğinin inşa edildiğini, Türk kavramının bir ırk ya da etnisite içeriğini çoktan aşarak artık bir ulusun adı haline geldiğine işaret etti.
Yukarıda aşağıya dizayn edilen modernleşme politikalarının toplum içerisinde çeşitli açılardan tepki almasının normal olduğunu ama sonuç itibariyle Türkiye’nin dünya sahnesinde muteber bir ülke olarak sahne almasını laik ve ulus devlet niteliğine borçlu olduğunun altını çizen Can Ataklı, günümüzde özellikle mevcut iktidar cenahından geçmişe yönelik olarak yapılan eleştirilerin anakronik bir eksende devam ettiğini, tarihsel olayların yaşandığı dönemlerden bağımsız olarak ele alınamayacağını ifade etti. Tek parti dönemini konuşurken 2. Dünya Savaşı şartlarının dikkate alınmadığını sözlerine ekledi.
Günümüzün sıcak meselelerinden olan Kürtçülük ve isyan hareketlerinin kaynağının Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren başlayan merkezileşme hareketlerine ağırlıklı olarak aşiretlerin karşı çıkması olduğundan bahseden Can Ataklı, soğuk savaş ve sağ-sol terörü dönemlerinde bu isyanların önce sol temelli daha sonra da etnik milliyetçi bir karaktere büründüğünü, bunda 60’lı yıllarda ortaya çıkan, halkların kendi kaderini tayin hakkı kavramının sol kesimde yarattığı heyecanın etkisi olduğu yorumunu yaptı.
Türkiye’de askeri darbeler konusuna da değinen Ataklı, siyasetçilerin geçmişte askerin arkasına saklanarak siyaset yaptığını, halbuki soğuk savaş sona erdikten sonra darbe tehlikesinin esasen kalmadığını, 28 Şubat sürecinin bir darbe olmaktan ziyade Ilımlı İslam projesinin hayata geçirilmesinin bir parçası olduğunu, bunun neticesinde de AKP’nin iktidara geldiğini ifade etti.
Siyasetçi medya ilişkilerine de açıklık getiren Can Ataklı 24 Ocak kararları ve akabinde 12 Eylül ihtilali ve tabii Turgut Özal’ın iktidara gelmesiyle ülke ekonomisinin kapitalist bir yöne kaydığını, gazetelerin yanı sıra televizyonların da eklenmesiyle medya sahipliğinin pahalı bir iş haline geldiğini, klasik gazeteci kökenli sahiplerin yerini büyük holding patronlarının aldığını, bunların devletle ilişkilerinin de medya siyasetçi ilişkisini çetrefilleştirdiğini ve hükümet baskısına yol açtığını, bunun zirve noktasının da mevcut iktidar dönemi olduğunu savundu.
Seminerin ikinci bölümünde katılımcıların sorularını yanıtlayan Can Ataklı; Gezi olaylarının önemli bir kırılma noktası olduğunu, ciddi anlamda bir toplumsal muhalefete yol açtığını, iktidarın bunu doğrudan bir tehdit olarak algıladığını ve önümüzdeki yerel seçimlerle cumhurbaşkanlığı seçimi stratejilerini buna göre şekillendirdiğini, son dönemde yaşanan cemaat- iktidar kavgasına da bu minvalden bakmak gerektiğini söyledi.
Seminerin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese ve başta konuğumuz Can Ataklı olmak üzere tüm katılımcılara BİLİMAR olarak teşekkürlerimizi sunarız.