Bilimar

Hakkımızda

Bilimsel Araştırmalar ve Stratejik Analizler Merkezi (Bilimar), Türkiye’nin karşılaştığı; siyasi, sosyal, ekonomik Devamı...

HİZMETLERİMİZ

Günlük siyasi ve sosyal gelişmelerin yanı sıra orta ve uzun vadeli yaklaşım gerektiren konularla ilgili kapsamlı Devamı...

VİZYON

Türk bilim hayatına özellikle sosyal bilimler alanında katkıda bulunmak, Türkiye'nin bilimsel çalışmalarda Devamı...

HEDEFLER

1 Haziran 2012 yılında kurulan merkezin ağırlıklı olarak hedefi; uygulanan ya da uygulanması gereken Devamı...

BEN BERNANKE DÖNEMİ VE POLİTİKALARI

 

Tuğçe Nur ÖZTUNCA

13.01.2014

 

Politikalarıyla yakın dönem ABD ve dünya ekonomisine damga vurmuş olan FED Başkanı Bernanke'nin görev süresi bu ay sona erecektir. 13 Aralık 1953 yılında Georgia'da doğan ekonomist ve akademisyen Ben Shalom Bernanke 2005 yılında Amerikan Merkez Bankası FED’in başkanlığına atanmıştır. 2009 yılında görev süresini doldurmuş olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama tarafından tekrar aday gösterilmiş ve senatonun da onay vermesi görev süresi uzatılmıştır. Ben Bernanke Amerika Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirilmeden önce Beyaz Saray’ın en önemli ekonomi danışmanı olarak görev yapmaktaydı. Dünyanın en seçkin üniversiteleri arasında yer alan The Massachusetts Institute of Technology yani MIT mezunu olan Ben Bernanke; London School of Economics, Stanford, Princeton gibi önemli üniversitelerde Profesör unvanı ile Ekonomi dersleri vermektedir. Bir önceki FED Başkanı Alan Greenspan döneminde temelleri atılan Mortgage Krizi, Ben Bernanke’nin başkanlık yaptığı dönemde meydana gelmiştir ancak söz konusu krizi Amerikan Ekonomisi açısından olabildiğince iyi yönetmiş olması ve izlediği para politikalarının son derece başarılı bulunması tekrar FED Başkanlığına atanmasının öncelikli sebeplerinden olmuştur.

 

 

 

Bernanke, göreve geldikten bir süre sonra subprime mortgage kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Bu konunun çözüme kavuşturulması sırasında ise  Lehman Brothers krizi patlak vermiş ve ardından Euro bölgesi krizi yaşanmıştır. 2007 yılının ortalarında ABD’de emlak balonunun patlamasıyla başlayan finansal kriz kısa sürede dönüşüme uğrayarak, bu ülkede dünyanın tanık olduğu son 60 yılın en büyük ekonomik durgunluğuna yol açmıştır. Bu durgunluk çoğu ekonomist tarafından 1930’lu yıllarda meydana gelen büyük buhrandan bu yana gerçekleşen en büyük kriz olarak da adlandırılmış ve “2007-2009 Dünya Finansal Krizi” olarak literatürdeki yerini almıştır. Bu koşullarda ise Bernanke'nin ağzından çıkan her söz çok önemli konuma gelmiş ve bütün piyasalar bu durumdan etkilenmiştir. Bernanke bir yandan ABD ekonomisini toparlamaya çalışırken bir yandan da dünyadaki diğer ekonomilerin durumunu kollamak durumunda kalmıştır. Bunun için çeşitli çözüm arayışlarına giden Bernanke, 2008 Eylül ayında 'parasal genişleme' politikasını uygulamaya koymuştur. Şimdiye kadarki en agresif politika olarak tarihe geçen parasal genişleme politikası, piyasalarda likiditenin bollaşması ve gelişmekte olan ülkelere yoğunlaşan sıcak para girişleri, bu ülke ekonomilerini canlandırılmasına yardımcı olmuştur. Ancak programın sonlanmasına yönelik endişeler de ülke piyasalarını zaman zaman olumsuz etkilemiştir.

2008'de ortaya çıkan Mortgage krizi sonrasında birçok ülke ekonomisi bankalar arasındaki finansal sıkışıklık nedeni ile daralmaya başlamış; likiditenin düşük kalması, ekonomik aktivitelerin hızlı bir şekilde düşmesine neden olurken, buna bağlı olarak da işsizlik, gelişmiş ülkelerin çoğunda büyük bir sorun haline gelecek kadar yükselmiştir. Küresel Kriz patlamadan önce FED, Amerika’da faiz oranlarını % 5,25 seviyesinde tutmuştur. Ancak  2008 yılında ‘mortgage’ balonunun patlamasının ardından faiz oranları önce % 2 seviyesine sonra da 2009 yılında % 0,25 seviyesine kadar indirilmiştir. ABD, Faiz indirimini QE (Quantitative Easing) yani yukarıda bahsettiğimiz parasal genişleme politikası  aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Krizin başladığı dönemden bugüne kadar QE’lerle piyasaya yaklaşık 2 trilyon dolar para sürülmüştür. 2008 Aralık ayında başlayan Birinci Parasal Genişleme ( QE1 ) 2010 yılının ortasına kadar devam etmiştir. QE 1’de toplam 1,3 trilyon dolar hazine bonoları ve ipoteğe dayalı menkul kıymetleri piyasadan satın alarak finans sistemine fon aktarılmıştır. Bunun ardından QE 2, Kasım 2010 ile 30 Haziran 2011 arasında gerçekleşmiştir. QE 2’de 600 milyar dolarlık tahvil alım programı olarak uygulanmış ve Haziran 2011’de sonlandırılmıştır. Bu dönemde FED, ekonomide büyümeyi desteklemek ve borçlanma maliyetlerini aşağı çekmek için, parasal genişlemenin yanı sıra ‘‘Twist’’ Operasyonu adı verilen kısa vadeli tahvillerin uzun vadeli tahvillerle değiştirilmesi yoluyla ekonomiye kısa vadede para sürerek de ekonominin nakit ihtiyacını karşılamıştır. Ancak FED’in elinde sınırlı sayıda kısa vadeli tahvil bitince, twist operasyonunu Aralık 2012’de sonlandırmak zorunda kalmıştır. Gerek 'operation twist’in uygulama süresinin sonuna gelinmesi gerekse mali uçurum endişesinin artması Fed’i tahvil alımı programını yürürlüğe sokmasına da sebep olmuştur. Buna göre Fed, piyasadan Hazine kâğıtlarını alacak ve karşılığında para verecektir. QE 3, Eylül 2012 de başlamış olup halen devam etmektedir. Aylık yaklaşık 85 milyar dolarlık tahvil alımıyla başlayan programda 2013 Aralık ayında yapılan açıklamalarla, Ocak 2014 ten başlayarak her ay 10 milyar dolar azaltılacağı, halen % 0-0,25 aralığında bulunan faiz hadlerini değiştirilmeyeceği, bu faiz hadlerinin işsizlik oranı % 6,5 seviyelerine ininceye kadar ve enflasyon oranının % 2,5 düzeyinin altında kaldığı sürece devam edeceği duyurulmuştur. FED, Parasal genişleme programları ile ABD ekonomisini canlandırmak ve işsizliği azaltma amacı gütmektedir. Yani bankalar bu yolla ellerine geçen likiditeyi kredi açmakla kullanacakları için piyasada bir likidite bolluğu ortaya çıkacak ve bu bolluk talebin genişlemesine sebep olacaktır. Tabii Aralık ayında alınan bu kararla, Amerikan ekonomisinin yeniden büyümeye başlamış olduğu görülmektedir. İşsizlik oranı % 7 ye gerileyerek, 10 yıllık Hazine tahvil faizleri % 2,80-3,00 aralığına kadar yükselmesi ABD’den dışarıya giden paraların geri gelmesi ve yeni kaynakların girişini teşvik etmesi açısından cazip bir seviyededir. Bu durumda ise, ekonomiyi canlandırmak için piyasaya bol ve ucuz para vererek yapay dengeler kurmanın sonlandırılması gerektiği düşünebilir. FED'in bu durumda, piyasa koşullarına uygun, gerçekçi ve yeni dengelere ihtiyacı vardır. Özetle; koltuğunu bu ay Janet Yellen'e devredecek olan S. Ben Bernanke, 2012 yılında ABD'nin girdiği resesyondan çıkması, işsizliği azaltılması ve enflasyonun düşürülmesi için FED'in her ay 85 milyar dolarlık tahvil alarak piyasaya sıcak para sağlamasının ardından; işsizliğin yüzde 7'ye gerilemesi ile FED'in koyduğu yüzde 6.5'luk işsizlik oranına yaklaşılması, istihdamda iyileşmeler, büyüme tahmininin revize edilmemesi ve enflasyonun yüzde 2 civarlarında seyretmesi tahvil alımında indirime gitmesinde etken olmuştur. Tabii bu kararın, farklı ekonomik yapılara sahip ülkeleri, farklı şekilde etkileyeceği de açıktır. Gelişmekte olan ülkelerin ucuz fonları eskisi kadar bulamayacağı ve faiz oranı üzerinden rekabet edeceği bir döneme girildiği görülmektedir.

Genel olarak, birinci parasal genişleme ekonomide kredileri muhafaza etme bakımından çok başarılı oldu yorumu yapılabilmektedir. Fed, yalnızca bankalar için değil ekonominin tamamı için 'son kredi verme mercii' olarak rol oynamıştır. İkinci parasal genişlemenin başarısı ise daha az olmuş ancak yine de şirketlere kredi verme konusunda teşvik yaratma bakımından yardımı olduğu söylenebilmektedir. Ancak Fed'in yaptığı 1 trilyon dolardan fazla tahvil alımının yarattığı para çoğunlukla bankaların rezervleri olarak Fed'de kalmıştır. Yani diğer bir deyişle; o kadar para borç verilmemiş, yatırımda kullanılmamış, harcanmamıştır.

Sonuç olarak hatasıyla sevabıyla bir dönem kapanmak üzeredir. Bernanke döneminin başarılı geçip geçmediği hala tartışma konusudur. Bunun kararını da uygulanan politikaların orta ve uzun vadeli sonuçları olacağı dikkate alındığında tabii ki tarih verecektir.

Yorum göndermek için lütfen giriş yapın.