Giray ERGİN
28.5.2014
Başbakan Merkez Bankası’nın son faiz indirimini yeterli bulmayınca bir hayli tepki gösterdi. Bu tepkilerin son yansıması da partisinin grup toplantısında kendini gösterdi. Başbakanın kendisini bu kadar üzmesine gerek yok. Faizi toptan kaldırsın olsun bitsin:))
Şaka bir yana, yüksek faiz reel sektörü etkiler doğru ama 12 yıldır memleketi AKP yönetiyor bunu unutmayalım. İthalat ve sıcak para ağırlıklı büyüme politikaları izleyip, Kemal Derviş'in mirasını yerken her şey iyiydi, reel sektör o zaman pek akla gelmiyordu. Cari açık pahasına ülke büyüdü ki bir ölçüde mantıklıydı ama kredi derecelendirmelerinde sorun yaşanınca cari açık öncelikli hal almaya başladı tabii. Ağırlıklı olarak ithal mallara yönelik, kredi kartlarında taksit uygulamasını kaldırmak da yetmedi. Üstelik bu serbest piyasaya doğrudan müdahaleydi. İthal mallara yönelik talebi kısıp, bu talebi iç üretim mallarına yöneltmek gerekince (ki aksi halde yine büyüme olmaz) reel sektörün yeterli üretim kapasitesine sahip olmadığı anlaşıldı. Çünkü para yok. Başbakan o yüzden feveran ediyor ama ekonomi bilgisi eksik. Sadece yüksek değil, düşük faiz de enflasyona yol açar. Faiz düşünce sadece üretici paraya kavuşmuyor, tüketici de kavuşuyor. Bu kavuşma talebin arzı geçmesiyle neticelenirse fiyatlar yükselir, yani enflasyon olur. Ayrıca düşük faiz dövize talebi artırdığı için kuru da tetikler, cari açığın olduğu yerde maliyeti daha fazla artırır, cari açığı daha da açar. Dikkat ederseniz hemen dolar arttı ve kredi derecelendirme kuruluşları uyarılarını yapmaya başladılar.
Faizlerin düşmesinin enflasyonist baskı yapmadığını düşünelim hatta fiyatları da düşürdüğünü. O da bir dengeyi tutturamazsa deflasyona yol açar ki o enflasyondan da kötüdür. Enflasyonla paralel belli ölçülerde büyüme yakalayabilirsiniz ama deflasyonla onu da yapamazsınız. Fiyatların istikrarlı bir şekilde düştüğü bir ortamda talep de azalır. Gelecek hafta daha ucuz olacağı belli bir mal için niye şimdi para ödeyesiniz ki. Bu arada varlık fiyatları da düşer ve bundan dolayı tüketiciler daha fakirleştiklerini hissederek harcama yapmaya pek yanaşmazlar. Tüketiciler harcamayı kestiğinde ekonominin büyümesi durur. Japonya merkez bankası faiz oranlarını sıfıra düşürdüğü halde durgunluğa engel olamamıştı. (Eksi faiz diye de bir şey yok zaten) Ayrıca piyasadan borçlanma talebi de düşer. Faizin sıfır olduğu bir yerde nominal olarak aynı parayı geri ödersiniz ama reelde geri ödediğiniz tutarın değeri daha fazladır, çünkü alım gücü daha yüksektir.
O yüzden para politikaları çok hassas bir dengede seyreder ve siyasetçilerin popülist tavırlarından ve siyasi pozisyonlarından etkilenmesinler diye de çağdaş ekonomilerde merkez bankaları özerktir. Başbakan kendi sorumluluğunda olmayan para politikalarına karışacağı yerde kendi uhdesinde olan mali politikalara bir müdahale etsin. Üreticinin üzerinde sadece faiz baskısı yok, vergi baskısı da var. Hem vergi oranlarının yüksekliği bakımından hem de kayıt dışı ekonominin tam anlamıyla tasfiye edilememesini yarattığı eşitsizlik ortamından dolayı.