Bilimar

Hakkımızda

Bilimsel Araştırmalar ve Stratejik Analizler Merkezi (Bilimar), Türkiye’nin karşılaştığı; siyasi, sosyal, ekonomik Devamı...

HİZMETLERİMİZ

Günlük siyasi ve sosyal gelişmelerin yanı sıra orta ve uzun vadeli yaklaşım gerektiren konularla ilgili kapsamlı Devamı...

VİZYON

Türk bilim hayatına özellikle sosyal bilimler alanında katkıda bulunmak, Türkiye'nin bilimsel çalışmalarda Devamı...

HEDEFLER

1 Haziran 2012 yılında kurulan merkezin ağırlıklı olarak hedefi; uygulanan ya da uygulanması gereken Devamı...

1128 AKADEMİSYENİN BİLDİRİSİ

1128 akademisyen tarafından imzalanan bildiri,  meseleye taraflı yaklaşması ve gerçekleri olduğu gibi yansıtmaması açısından, medya ve kamuoyunda yoğun şekilde eleştirildi. Bildiriyi onaylamayan bir diğer grup ise, düşünce özgürlüğü açısından hükümetin aldığı tutumu eleştirdi.

 

 

 

Biz ise siyasi olmayan, bambaşka bir açıdan olaya yaklaşarak, daha tarafsız bir bakış açısı bulmaya çalıştık. Bu arayışımızda psikolojinin en uygun seçenek olduğunu düşündük  ve uzun yıllardır iletişim sorunlarını çözmekte başarıyla kullanılmakta olan şiddetsiz iletişim yöntemlerini, akademisyenlerin bildiri metnine uyguladık. Uygulamamızın ayrıntılarını aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.

Şiddetsiz iletişim, 60’lı yıllardan beridir Rosenberg tarafından geliştirilmekte olan bir iletişim yöntemi. Yalnız kişisel ve ailevi sorunlarda değil, Filistin sorunu gibi siyasi meselelerde de kullanılmış. Rosenberg’e göre, sözel iletişimde kullanılan bazı kalıplar, karşı tarafı anlamamıza ve empati kurmamıza set çekerek bizi taraf olmaya itiyor ve bu da şiddete yol açıyor. Yani şiddet, sorunun kendisinden değil, onu birlikte çözebileceğimiz insanlarla, farkında bile olmadan hatalı iletişim kurmamızdan kaynaklanıyor.

Şiddete yol açan bu iletişim kalıplarının önde gelenleri arasında, karşı tarafı yargılayan, değerlendiren ifadeler yer alıyor. Günlük hayatta sıklıkla kullandığımız “anlayışsız”, “tembel”, “zeki” gibi masum görünen ifadelerin tümü bu gruba giriyor.

Nitekim yapılan bir araştırmada, farklı ülkelerin edebiyat eserlerinden parçalar alınmış ve bu eserlerde insanları sınıflandıran ve yargılayan sözcüklerin ne kadar sıklıkla kullanıldığı incelenmiş. Araştırma, bu sözcüklerin kullanım sıklığı ile şiddet olayları arasında yakın bir ilişki olduğunu gösteriyor.

Şiddetsiz iletişim anlayışına göre, bu yargılayıcı ifadelerin,  duyguları ve ihtiyaçları öne çıkaran, yani insanı kendi gerçek benliğine, kalbine yakınlaştıran ifadelerle yer değiştirmesi gerekiyor.

Akademisyenlerin bildirisinde, bu tür (ya da yukarıda bahsedilen türde) olumlu ifadelerin yokluğu daha ilk andan itibaren dikkati çekiyor. Olumlu iletişime yine yardımcı olduğunu söyleyebileceğimiz gözlemler ise, metinde, sadece yargılayıcı hükümlere zemin hazırlamak amacıyla kullanılmış. Yani metin daha ilk bakışta, şiddetsiz olmaktan oldukça uzak duruyor.

Ancak yine de önce metni 13 ana cümleye, daha sonra da 53 alt cümleye ayırarak tekrar inceledik. Her iki durumda da, “kıyım”, “katliam”, “sürgün”, “planlı” “ihlal” gibi şiddete götüren ifade sayısı, tarafsız diyebileceğimiz ifadelerin sayısından çok daha fazlaydı. İlk incelememizde toplam cümle sayısı içinde, şiddete götüren ifadelerin oranı %65’ken, ikinci incelememizde bu oran %75’e çıktı (kararsız kaldığımız yerlerde, yanlı davranarak, ifadeleri şiddetsiz ifade olarak sınıflandırdık)

Metinde hukuk çok fazla ön plana çıkarıldığından ve yargılayıcı dil zaten hukukun doğasında olduğundan, durumu dengelemek adına, hukuki ifadeleri çıkararak metni tekrar inceledik. Ancak bu defa da şiddete yol açan ifade oranı %81’e çıktı. Bu aslında beklenen bir durumdu, çünkü tarafsız dediğimiz gözlem ifadelerinin bir bölümü hukuktan bahsediyordu ve sadece yargılayıcı hükümlere zemin hazırlamak için kullanılmışlardı.

Bu tür bir metinde şiddetsiz iletişimin kullanılamayacağı, durumun zaten çok kötü olduğu ve şiddetin her gün yaşandığı vs. söylenebilir. Ancak şiddetsiz iletişim zaten aslında bu durumlar için geliştirilmiştir ve sağduyu da bize bunun böyle olduğunu söylemektedir.  Bu bilindiği halde, “barış” adı altında toplanan akademisyenlerin böyle bir bildiriyi kaleme almaları ve imzalamaları, bildirinin başlığıyla çelişki arz etmektedir.

Yorum göndermek için lütfen giriş yapın.