Bilimar

Hakkımızda

Bilimsel Araştırmalar ve Stratejik Analizler Merkezi (Bilimar), Türkiye’nin karşılaştığı; siyasi, sosyal, ekonomik Devamı...

HİZMETLERİMİZ

Günlük siyasi ve sosyal gelişmelerin yanı sıra orta ve uzun vadeli yaklaşım gerektiren konularla ilgili kapsamlı Devamı...

VİZYON

Türk bilim hayatına özellikle sosyal bilimler alanında katkıda bulunmak, Türkiye'nin bilimsel çalışmalarda Devamı...

HEDEFLER

1 Haziran 2012 yılında kurulan merkezin ağırlıklı olarak hedefi; uygulanan ya da uygulanması gereken Devamı...

SURİYE'DE DEVLETİ İNŞA ETMEK

26.04.2013

Geçen hafta bilgisayarıma bir mesaj geldi. Amerika’da faaliyet gösteren Carnegie Endowment isimli araştırma kuruluşu iç isyanın sürdüğü bugünlerde muhalifler tarafından işgal edilen topraklarda bir devletin inşa edilmesi gerektiğini savunan bir rapor yayınlamış. Raporu okudum. İlk sayfalarında bir tepki gösterdim. Eğer muhaliflerin işgal ettiği topraklarda bir devlet inşa edilirse, bu gelişme, Suriye’nin önce fiilen daha sonra da hukuken bölünmesi anlamına gelebilirdi. Burada tabii Beşar Esad’ın her hâlükârda muhaliflerin elindeki toprakları geri alamayacağı, merkezi yönetimin gittikçe zayıfladığı ifade ediliyordu. Fakat biraz daha düşününce bu seçeneğin karar vericiler tarafından ele alınması gerektiğini kabul ettim. Bu yazımda da sizlerle bu seçenek üzerinde bir hasbihal edelim istiyorum.

 

 

 

Araştırma yazısını, Fransa’daki Sorbon Üniversitesinden bir akademisyen ekip hazırlamış. Araştırmanın genel iddiası şu: Muhaliflerin Esad güçlerini nihai olarak yenmesi mümkün değil. Bunun bazı sebepleri var. Birincisi, muhaliflerin elinde ağır silahlar yok. İkincisi, muhalifler çok dağınık durumda ve merkezi bir otorite altında birleştirilmesi gerekiyor. Sadece askeri açıdan değil, siyasi ve idari açıdan da bunun sağlanması elzem. Bu sayede muhalifler hem güçlerini birleştirerek daha organize bir şekilde Esad güçlerine karşı güç kullanabilecekler hem de kendi kontrolleri altındaki bölgede yaşayan halkın sosyal, ekonomik taleplerini yerine getirebilecekler.

 

Bu nedenle muhaliflerin tek çatı altında bir araya gelmeleri isteniyor. Bu çatının daha işler hale getirilmesi için uluslararası kamuoyunun da yeni yapıya mali, askeri ve siyasi destek vermeye devam etmesi gerekiyor. Bu yardımlar sayesinde, muhalifler, Esad’a karşı güç kullanmaya devam edebileceklerdir.

 

Araştırmanın üzerinde durduğu ve bana Libya’yı çağrıştıran bir sakıncada mevcuttur. Yerel askeri birlikler, kendi bölgelerini hem askeri hem de siyasi ve ekonomik açıdan kendi kontrolleri altına alırlarsa, o zaman tıpkı Libya’da olduğu gibi merkezi otoritenin çatısı altına girmek istemeyecekler ve böylece Esad sonrası dönemde ülkede iç çatışmalar uzun bir süre devam edecektir. Fakat diğer taraftan böyle bir oluşumu ortaya çıkarmak için yine de yerel güçlere kendi bölgelerinde merkezi otoritenin altında bir takım özerkliklerin verilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Çünkü ne olursa olsun, Suriye’de ciddi düzeyde bir etnik ve mezhepsel ayrılık mevcuttur ve bu ayrılıkların en küçük bir olayda çatışmalara sebebiyet vermemesi için bir durum yoktur. Ben uzun süredir Suriye’deki siyasi yapının eskisi gibi olmayacağını ve birbirleriyle savaşan farklı etnik ve mezhepsel grupların belli bir özerklik yapısı içerisinde ancak bir araya gelebileceklerini düşünüyorum.

 

Bu seçenek içerisinde iki grubun faaliyetleri “sıkıntı” olarak görülmektedir. Bunlardan birincisi, radikal İslami gruplar. Bu gruplar, muhalifler ile birlikte hareket etmek istememektedir ve Selefilerin bir kolu olarak Suriye’de şeri hükümlerin geçerli olduğu bir devlet sistemini hedeflemektedir. Bu anlayış nedeniyle diğer gruplar ile bir araya gelmesi mümkün görünmemektedir.

 

Diğer grup ise, PKK’nın desteğinde faaliyet gösteren Kürt gruplarıdır. Mesud Barzani de Suriyeli Kürt gruplar arasında bir etki kurmak istemişti. Aynı zamanda PKK ile temas halinde bulunan Kürt gruplar da ülkenin kuzeyindeki bölgeleri kendi kontrolleri altına alarak kendi özerk yapılarını inşa etmeyi arzulamaktadır. Bu amaçta, yukarıdaki hedefin hayata geçirilmesi için bir engel oluşturmaktadır.

 

Son olarak, bu seçeneğin üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü muhaliflerin bir araya gelmeleri, daha organize olarak faaliyetlerini sürdürmelerine ve her geçen gün gücü azalan Esad’ın devrilmesine yardımcı olacaktır. Tabii böyle bir çatının ve fiili yönetimin kurulması, Batılı ülkelerin, muhaliflerin yanında daha fazla yer almasına da neden olacaktır. Çünkü ülkenin bölündüğünü düşünen Esad, daha hırslı hale gelebilir. Veya kendisine ait bir idari bölgenin oluştuğunu da düşünebilir. Bu durum aksi yönde bir etki de ortaya çıkarabilir.

 

Aynı zamanda Suriye’de yaşanan sivil halkın çektiği acıların hafifletilmesi için bu tür bir yönetimin oluşturulması elzemdir. Ülkeye düzenli olarak insani yardımların yapılması, bunların dağıtılması, sosyal ve ekonomik ihtiyaçların giderilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde sadece savaştan ölen insanları değil, açlıktan, sefaletten, kötü yaşam koşullarından ölen insanları göreceğiz.

 

Prof. Dr. Ertan EFEGİL

Yorum göndermek için lütfen giriş yapın.